28 Şubat 2021 Pazar

KORONAVİRÜS PANDEMİSİ

Çin'in Vuhan şehrinde, 1 Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi sebebiyle dünyada 113 milyon 761 bin 146 kişi koronaya yakalandı. Bu hastalardan 89 milyon 282 bin 527’si iyileşti fakat virüs nedeniyle 2 milyon 523 bin 74 hasta öldü.
İnsanlık, dünya üzerinde 1 Aralık 2019’a dek hiçbir yerde, bir kişinin bile maruz kalmadığı SARS-CoV-2 olarak adlandırılan yeni bir koronavirüsün neden olduğu pandemi ile mücadele ediyor.


Ülkemizde ilk vaka, Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edilen 11 Mart 2020’de açıklandı. O günden bugüne ne zorluklarla geldik. 28 bin 432 vatandaşımızı koronadan kaybettik ama çok şükür ki; 2 milyon 556 bin 785 canımız da iyileşti.


TÜM DÜNYA AYNI DERTTEN MUZDARİP

Korona salgınını dünya üzerindeki herkes farklı şekilde deneyimledi ve deneyimlemeye de devam ediyor ne yazık ki.

Kimi ülkede, uzun genel karantina süreleri oldu, kimi ülkede hiç karantina ilan edilmedi. Bazı ülkelerde okullar kapanmadı, bazılarında ise eğitime uzun süre ara verildi. Çalışma şartları, yaşam koşulları farklı ülkelerde farklı şekillerde değişti ya da hiç değişmedi. Kimi ülkede koronavirüs kaynaklı ölümler çok fazla iken, kimi ülkede ölüm oranları çok düşük. Bütün bunlara rağmen; dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar (korona vakalarının hiç görülmediği ülkelerde yaşayan şanslı azınlık hariç) tüm dünyaya yayılan bu salgın hastalık dolayısı ile dertleri bir olduğu için birbirlerini anladılar. 

İnsanlar yaşadıkları ve gördüklerine çok üzüldü. Aile üyelerini, yakınlarını ve arkadaşlarını bu hastalığa kurban verenler oldu, kendisine korona bulaşanlar olup bunlardan iyileşenler ve hayatını kaybedenler oldu. Tüm dünya ruhsal ve bedensel olarak çok yaralandı ve bu halen sürüyor.

     
COVİD-19 İNSANLARIN DOĞAL EMPATİ KURMALARINI SAĞLADI

Dünya üzerinde yaşayan her insan, korona sebebiyle birbirini anladı dedim ya; korona sayesinde de birbirlerini anladılar. Aynı ülkede, aynı şehirde, aynı mahalde, aynı iş yerinde, aynı okulda, aynı sınıfta, aynı ailede yaşayan insanların bile birbirini anlayamadığı, insanların giderek bencilleştiği ve karşısındaki kişinin duygu ve düşüncelerini önemsemediği günümüzde, farklı ülkelerde yaşayan insanlar birbirini anladı korona sayesinde bence. Koronavirüs insanlara birbirlerinin yaşadıklarını yaşattı, birbirlerinin hissettiklerini hissettirdi. Daha da ötesi kendilerinin korona yüzünden yaşadıklarını ve hissettiklerini, koronadan bağımsız olarak yaşayan ve hissedenleri anlamalarını sağladı. Bu çok değerli bence çünkü bu anlama hali, aynısı yaşanmıyorsa eğer sadece empati yaparak sağlanabilen bir şeydir. Empati de herkes tarafından başarılabilen bir şey değildir, belli bir EQ (duygusal zeka) seviyesi gerektirir. Bana göre Covid-19 insanların doğal empati kurmalarını sağladı. Doğal empati adlandırmasını şu an yaptım, bu tanım bana ait olabilir. Doğal empati; kişinin empati kuracağı karşısındaki kişinin yaşadıklarını daha önceden kendisi de yaşadığı için doğal bir şekilde kendisini onun yerine koyarak ne düşündüğünü ne hissettiğini kolayca anlayabilmesi ve ona göre davranabilmesidir.

Biz, 21.yüzyılda yaşayan insanlar, Covid-19 pandemisi sayesinde, 20.yüzyılda gerçekleşen İspanyol Gribi ve Hong Kong gribi salgınlarında insanların neler çektiklerini doğal empati ile anladık. Atalarımızın çok eski tarihlerde meydana gelen kara veba ve kolera salgınlarında yaşadıklarını ve hissettiklerini anladık. Tabii olarak o yıllarda, ki 14. yüzyıl ve 19. yüzyıldan bahsediyoruz, içinde bulunulan koşullar ile sahip olunan tıbbi bilgiler ve teknoloji günümüz seviyesinde olmasa da, salgın hastalık sebebiyle yaşanan ölüm aynı ölüm, salgından kurtulma çabası aynı çaba ve çekilen acılar aynı acılar idi.

PANDEMİ SAYESİNDE BİRBİRİMİZİ ANLADIK

Covid-19 salgını sebebiyle Türkiye ve başka pek çok ülke örgün öğretimde yüz yüze eğitime ara verdi ve uzaktan eğitime geçti. Bu sayede üniversite ve lise öğrencileri açık öğretimde okuyan arkadaşlarını anladı. Ortaokul, ilkokul ve anaokulunda olup online eğitim alan ve pandemi yasakları nedeniyle evden çıkamayan öğrenciler ise pandemi sayesinde evde eğitim gören engelli ve hasta arkadaşlarını, hastanede kalmak zorunda olup tüm dünyada ve ülkemizde bulunan hastane okulları/sınıflarında eğitim gören hasta arkadaşlarını anladılar.




Hem Türkiye’de hem de dünyada koronavirüs pandemisi nedeniyle bir araya gelemeyen birçok insan, çoğunlukla WhatsApp ve başka sohbet uygulamaları aracılığı ile görüntülü arama yaptı. Birbirlerine yakın ama uzak olan insanlar sevdiklerini görerek konuşmak istediklerinden iletişimlerini mecburiyetten bu yolla sağlamak zorunda kaldılar. “Keşke şu an ekranda değil de yanımda olsaydın” diyenlere sadece bu şekilde iletişim kurabilmek üzücü geldi. Örneğin, Covid-19 salgını önlemleri sebebiyle aynı kentte yaşayan evladı ile iletişimi aylardır görüntülü arama ile sağlamak durumunda kalan 65 yaş üstü bir anne, yurt dışında yaşayan evladı ile pandemiden önce aylardır sadece bu şekilde görüşebilen bir annenin yaşadıklarını yaşadı, hissettiklerini hissetti.

Sosyal insanlar koronavirüs sürecinde dışarı çıkamayıp arkadaşları ile görüşemeyince, yalnız insanların neler yaşadığını ve hissettiğini anladılar.

65 yaş ve üstü vatandaşlarımız, kronik rahatsızlığı olanlar ve 20 yaş altı olanlara bir süre sokağa çıkma yasağı vardı. Onlar da bu sayede, örneğin agorafobisi olduğu için sokağa hiç çıkamayan insanları, hapishanelerdeki mahkumları ve engelli olduğu için evden hiç çıkamayan insanları anladılar ve onların hissettiklerini hissettiler, tıpkı onların sıkıldığı gibi bu kişiler de evde sıkıldılar ama dışarı da çıkamadılar.

65 yaş ve üzeri vatandaşlar koronavirüs açısından riskli grupta bulundukları için sokağa çıkma yasağına tabi oldular. Bu yüzden toplumdan izole edilen insanlardan bazıları o güne kadar hiç yaşamadıkları ama bu hayatta pek çok insanın yaşamak zorunda bırakıldığı dışlanmanın ne demek olduğunu, insanın canını ne kadar acıttığını doğal empati ile anladılar.

Çalışan 65 yaş ve üstü yaşlılar iş yerlerine gidemedi, dükkanlarını açamadı. Ekonomik olarak sıkıntıya girdiler ve günümüzde daha çok yeni mezun gençlerin yaşadığı işsizliği, geçim derdini anladılar. Restoranlarda yeme-içme yasağı vb. nedenlerle müşteri kaybedip iş yerlerini kapatmak zorunda kalanlar, koronavirüs öncesinde çeşitli sebeplerle iflas eden dükkan sahiplerinin yaşadığı ekonomik sıkıntıları anladı.

YAŞAYARAK ANLAMAK EN DOĞRU ANLAMA

Korona hastalarından durumu ağır olanlar, devlet ve üniversite hastanelerinin Anesteziyoloji ve Reanimasyon ünitelerinde tedavi görüyorlar. Yoğun bakımda yatan korona hastalarının sayıca arttığı dönemlerde bu ünitede sürekli çalışan doktor ve hemşireler ile bu hastanelerin farklı bölümlerinde çalışan doktorlar ve hemşirelerin nöbetleşe çalıştığını biliyorum. Hastanelerin farklı bölümlerinde görevli doktorlar ve hemşireler korona yoğun bakım ünitelerinde çalışınca; buralarda zor koşullarda, saatlerce koruyucu maske ve kıyafetler içinde terden sırılsıklam olmuş bir şekilde ve korona bana da bulaşırsa korkusuyla fakat büyük bir özveri ile çalışan meslektaşlarının çektiklerini yaşayarak anladılar.



Yapılan araştırmalar göstermiş ki; şu an yaklaşık her dört kişiden birinde “ruhsal gerginlik/anksiyete”, her üç kişiden birinde de “umutsuzluk/mutsuzluk” işaretleri var. Korona salgını sona erdiğinde travma sonrası stres bozukluğu yaşayabilir insanlar. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu okuduğum bir yazısında, “Covid-19 salgını yaygın ve yoğun bir kaygı salgınına da dönüşme eğiliminde. Ben bunu “KAYGI-21 salgını” diye adlandırıyorum diyor. İnsanlarda; en yakınlarım hastalanırsa ya onları koronadan kaybedersem, işimi kaybedip muhtaç duruma düşersem gibi korkular, korona bana da bulaşırsa, ben de hastalanıp hastaneye yatarsam gibi endişeler oluşuyor doğal olarak. Bence korona öncesinde hiçbir psikolojik sorun yaşamamış birçok birey korona sayesinde bir zamanlar dışladıkları ve damgaladıkları psikiyatrik hastalıklara sahip insanları, onların yaşadığı hisleri anladı. Örneğin, sağlıksız ve kalabalık ortamlarda kendisine virüs bulaşması endişesi yaşayan insanlar, ellerine sürekli kolonya sıkıyor, eve geldiklerinde ellerini iki kere sabunluyor vs. Bunları yapanlar, eskiden garipsedikleri ve eleştirdikleri obsesif kompulsif bozukluğa sahip insanları anladılar diye düşünüyorum.

PANDEMİDE IRKÇILIK GERİ GELDİ, NE ÜZÜCÜ

Koronavirüs Çin’de ortaya çıktığı ve oradan tüm dünyaya yayıldığı günden beri insanlar Asyalılardan uzaklaşmış. Azerbaycan’da Koreli bir çiftin sokaklarda ve toplu taşıma araçlarında tacize uğradığını okudum gazetede. ABD’li yöneticilerin Asyalılara karşı ayrımcılığı artmış. Asyalılara karşı bazı ülkelerde ırkçı saldırılar olmuş. Fransa'da Asyalılara karşı artan ayrımcılık karşısında sosyal medyada #JeNeSuisPasUnVirus hashtagi kullanılıyormuş. Anlamı; ben bir virüs değilim imiş.



Asyalı insanlar koronavirüs yüzünden, ABD’de sömürgecilik çağından beri devam eden Afrika kökenli siyah Amerikalıların uğradığı ırkçılık ve dışlanmanın aynısını yaşıyor bence. Yani Asyalı insanlar da koronavirüs sayesinde, Afrika kökenli siyah Amerikalılar gibi ayrımcılığa, dışlanmaya maruz kalan insanların yaşadığı sorunları, çektiği acıları doğal empati ile anladılar.

NE GÜZEL BİR HABER BU!

Geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü pandemi döneminin en güzel, en sevindirici duyurularından birini yaptı ve Covid-19’un, 2022 yılının başlarında kontrol altına alınabileceğini belirtti.

Ben, korona salgını elbet bir gün bitecek diye düşünürken aklıma çok sevdiğim Leyla’nın Evi oyunundan bir sahne ve o sahnedeki replik gelmişti, onu sizinle paylaşmak istiyorum:

Boğaziçi’nde Bosnalılar Yalısı’nda doğup büyümüş paşa torunu Leyla Hanım, yalının yeni sahibi Ömer Cevheroğlu tarafından sokağa atılır. Evini geri almak için çabalarken der ki: Anneannem anlatmıştı, İstanbul işgal altındayken herkes birbirine “Bu da geçer ya hu!” dermiş. Sözler evlerin dükkanların duvarlarına asılırmış. Gidişim sadece dönmek içindir. “Bu da geçer yahu!” der ve elbet bir gün evine geri kavuşacağına dair inancını anlatır seyirciye. Bu güzel replik aklımda kalmış. Bu repliği hatırladığım gün ben de korona virüs için “Bu da geçer ya hu!” demiştim. Oyunun sonunda Leyla Hanım evine kavuşuyor. Biz de bu zor günlerin sonunda koronasız günlere kavuşuruz umarım.

Bize düşen; korona sayesinde anladıklarımızı unutmayarak bundan sonra daha vicdanlı, daha merhametli insanlar olabilmeye çalışmak, her şeye rağmen büyük bir umut ve sabırsızlıkla beklediğimiz o gün gelene kadar, kendimize iyi bakmak, ruh ve beden sağlığımızı korumak, yasaklara büyük bir titizlikle uymak ve maske-mesafe-hijyen kuralına dikkat etmek. Sağlıcakla kalın hepiniz.

Merve ERTEKİN






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder