Sosyal mesafe, sosyal psikolojide ırk, din, milliyet gibi farklı sosyal gruplardan üyelerin birbirlerini kabul veya reddetme derecesidir der Selçuk Budak. Sosyolojik olarak sosyal mesafe (social distance) ise, sosyal grupların mahremiyet sınırlarını hangi mesafede çizmeye istekli olduklarını gösteren, toplumsal değişkenlere ya da ağlara dayalı benzerlik ya da yakınlık ve uzaklıktır der Marshall.
Sosyoloji ve sosyal psikoloji açısından bakıldığında sosyal mesafenin tanımı ve toplum yaşamında kullanımı bu şekildedir.
Ruhsal hastalığı bulunan insanların, içinde yaşadıkları toplum tarafından reddedilmesi sonucu toplumsal kaynaşmanın sağlanamadığının görülmesi ile sosyal mesafe kavramı doğmuştur. Whatley' in 1958-1959 yılları arasında yapmış olduğu sosyal mesafe çalışmaları, halkın psikiyatri hastası ile ilişki kurmaktaki istekliliğini değerlendirmede ilk çabalardır.
Sosyal mesafe, kişilerin sosyal ilişkilerinde ruhsal hastalığı olanların katılımını ne kadar kabul ettiklerinin derecesidir. Halkın hastalarla kişisel bağlantı gerektiren durumlarda daha mesafeli olmak gerekliliği duyduğu, sosyal yakınlık içeren ortamlarda “akıl hastası” olarak tanımlanmış kimselerle etkileşimi kesme eğiliminin olduğu, göreceli olarak kişisel olmayan ortamlarda ise hastaların sosyal kabulünün daha fazla olduğu Whatley tarafından belirlenmiştir. Hastaların saldırgan olarak algılanmaları ve psikopatolojinin tipi de olması istenilen sosyal mesafeyi önemli ölçüde etkilemektedir.
Ben bu konuda internette araştırma yaparken çok güzel bir videoya denk geldim: Odise Vuçinas ile Sosyal Atom adlı televizyon programının 11 Mayıs 2020 tarihinde yayınlanan bölümünün videosu imiş. Konuk, İstinye Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlhan Tomanbay idi. O’nun neden sosyal mesafe değil de fiziksel mesafe tamlamasını kullanmamız gerektiğini anlattığı kısımdan edindiğim bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum ki; doğrusunu bir sosyal çalışmacı olan Prof.den öğrenelim ve corona virüsle mücadele ederken “sosyal mesafe” demeyi bırakalım.
Prof. Dr. İlhan Tomanbay, corona virüs pandemisinin anti sosyal bir pandemi haline geldiğini, insanların pandemiden ötürü birbirlerinden sosyal olarak uzaklaştığını, bu sosyal uzaklaşmanın da sosyal hastalıkları beraberinde getireceğini söyledi. Bu video 5 ay önce yayınlanmış. Eminim ki; bugünkü durum için de değerlendirmeleri vardır. İnsanlar birbirlerine sosyal olarak yakınlaştıkça sosyal hastalıkları azalır diyen Prof. sosyal hastalıkların tıbbi hastalıklara ve ruhsal hastalıklara kapı açacağını belirtti. Toplumda panik atak ve depresyon gibi hastalıklar görülmeye başladığından, akla önce psikolojinin geldiğini dile getirdi. Korku, kaygı ve panik nedeniyle ruh sağlığı bozulanların psikologlara başvurduğunu anlattı.
Psikolojik yapımızı etkileyen temel etmenin sosyal yapımız olduğunu söyledi. “Türkiye’de sosyal ilişkiler, sosyal dürtüler gündeme gelmiyor. Sosyal korkular, sosyal ayrışmalar konuşulmuyor. Pandemide ruhsal yapımızı etkileyen en temel etken sosyal etkilerdir” dedi. Aslında sosyalliğin bugünlerde çok öne çıktığını fakat adını kimsenin koyamadığını ifade etti. Bununla ilgili güzel ve komik bir örnek verdi: Bir adam demiş ki; karımla evde oturuyoruz. Ne iyi bir insanmış 😊👫
Tomanbay Hoca, covid-19 un fizyolojik etkilerinden çok sosyal etkilerinin daha fazla olduğunu belirtti. Pandeminin sosyal sorunlar yarattığını söyledi. “Herkes sosyal mesafeyi uzak tutun diyor. Covid-19 sosyal mesafe ile değil, fiziksel mesafe ile bulaşıyor ya da bulaşmıyor. Tüm hekimlere sorunuz, kastettikleri fiziki mesafedir. Fizik mesafeyi kastederek sosyal mesafe denmesini anlamıyorum. Fizik mesafeyi koruyunca sosyal mesafemiz azalmıyor. Ben sevdiklerimle internet üzerinden görüntülü görüşüyorum. Telefonla konuşuyorum.” dedi.
Sosyali yeniden tanımlamak lazım diyen Prof. sosyal deyince hepimizin aklına el ele tutuşmak, yanak yanağa öpüşmek, dip dibe söyleşmek geliyor, bu değildir dedi. Bence de, bunlar yakın ilişkilerde olduğumuz ailemizle, sevdiklerimizle aramızdaki fiziksel ve duygusal yakınlaşmalardır. Coronadan korunmak için fiziki mesafe kuralına uyarak bunları eskisi gibi yapmıyoruz, hayatımızdan çıkardık aylardır zaten.
Programın yayınlandığı tarihte Ramazan Bayramı yakınlaştığı için, bayramda akrabalarımızla sosyal mesafenizi onları arayarak ya da görüntülü sohbet ederek yakın tutmamız gerektiğini söyledi. Whatsup gibi uygulamaların el ele, yüz yüze mesafenin tanımını değiştirdiğini anlattı. Arkadaşı Sosyolog ve Psikolog Prof. Dr. Ayşe Canatan’ın sosyal mesafenin eskiden ABD’de siyahlarla beyazları birbirinden uzak tutmak için ortaya atıldığını söylediğini belirtip, “Almanya’da haberlerde bir uzmanın bir kez sosyal mesafe dediğini sonra bunu düzelterek fiziki mesafe dediğini, İtalya’da haberlerde güvenlik mesafesi denildiğini, aynı İtalyanca haberin Türkiye’de yayınlanan Türkçe tercümesinde ise sosyal mesafe denildiğini anlattı.
Her sorun, dönüp dolaşıp eğitim sistemine ne kadar çok önem verilmesi gerektiğine geliyor
Prof. Dr. İlhan Tomanbay, bizim ülke olarak eğitim sisteminde öğrencilere dil-düşünce ilişkisini öğretemediğimizi vurguladı. Okullarda öğretmenlerin öğrencilere “ezberle” dediğini dile getirdi. “Dil bilincini öğretmediğimiz zaman, üniversiteden mezun olan bir öğrenci mesleği ile bağını kuramaz. Ezberlediklerini unutur ve gerçek yaşamla yüz yüze kalır” dedi. Bu nedenle, yurt dışın dan duyduğumuz social distance terimini doğru mu yanlış mı diye düşünmeden kullanmaya başladığımızdan yakındı. Sözcük dağarcığımız çok dar dedi. Türkçenin mantığına uygun olanı seçmeli, güvenlik mesafesi ya da fizik mesafeyi kullanmalıyız dedi. Türk toplumu olarak, duyduğumuzu irdelemeden sorgulamadan kullanma alışkanlığımızdan vazgeçmeliyiz.
“Sosyal mesafe deyince insanlarda başka bir algı ortaya çıkıyor. İnsanlara dokunmayacağız. Tam tersine deyiniz ki; birbirinizi telefonla arayın, internetten görüşün. Ben Türkiye’nin her tarafındaki öğrencilerimle görüntülü görüşüyorum. Zaman zaman birbirimizi özledik diye espriler de yapıyoruz ama iletişimimiz gayet iyi. Sosyal mesafemiz yakın, fizik mesafemiz uzak. İnsanları sosyal mesafe ile uzaklaştırmak aile içi şiddeti arttırır, umutsuzluklar, yalnızlıklar çoğalır. Depresyon, içe dönüklük artar. Sosyal mesafeyi, fizik mesafeyi koruyarak pompalamalıyız. Böylece güzel bir sosyal ağ ortaya çıkar. “Evde Kal Türkiye” görsellerine “Sosyal Ol Türkiye” görselleri eklenmeli! Sosyal ilişkinin olmadığı, kimsenin birbirini tanımadığı yerde sosyal mesafe mi olur?” dedi Tomanbay. Kendi öğrencileri için hazırladığı bir mesajı okudu programın sonunda: “Gençler, bu koronalı günlerde fizik mesafelerinizi uzak tutarak sosyal mesafelerinizi daha da sıklaştırınız. Koronaya karşı direnebilmek için buna gereksinimimiz var. Ama uzaktan, ama uzaktan, ama uzaktan…” Ben, İlhan Hoca’nın bu mesajını çok beğendim.
Beni, sosyal mesafe konusunda aydınlatan bu yayın için, sunucu Odise Vuçinas ve değerli bilgilerini bize sunduğu için de Prof. Dr. İlhan Tomanbay Hoca’ya çok teşekkür ediyorum.
SOSYAL MESAFE DEĞİL FİZİKSEL MESAFE DİYELİM
İnsanların aralarına sosyal mesafe koymaları, sosyolojik açıdan toplumsal birliğin bozulmasına, psikiyatrik açıdan ise ruhsal hastalığa sahip olanların; toplumla yeniden kaynaşması ve eski işlevselliğine dönmesinin sağlanamamasına, dışlanmışlık hissi ile yaralanmalarına neden olacağı için istenmeyen bir durumdur.
Peki öyleyse Sağlık Bakanımız bizden neden corona virüsten korunmamız için sosyal mesafeyi korumamızı istiyor? Haber bültenlerinde neden sosyal mesafe vurgulanıyor? Market kasalarındaki sıralarda, bankamatik sıralarında vs.de niçin 1,5 metre sosyal mesafeyi koruyalım uyarı etiketleri var yerlerde? Çünkü sosyal mesafenin anlamı bilinmiyor ve yanlış kullanılıyor. Aslında söylenmek istenen sosyal mesafe değil fiziksel mesafe.
Ben, sosyal mesafe kavramını; Dr. G. Özge
Doğanavşargil’in halk sağlığı yüksek lisans tezinde okumuş, anlamını ve
psikiyatrideki yerini onun bu tezinden öğrenmiştim. Bu yazıyı yazmadan önce,
O’nun adını not aldığım bu tezini yeniden buldum ve yazımı yazarken
yararlandım. Kendisine çok teşekkür ediyorum yazım aracılığıyla.
Sosyal mesafenin sosyolojide ve sosyal
psikolojide ne anlama geldiğini ve nasıl doğduğunu ve kullanıldığını ise bu
yazım için araştırdım. Bu konuda, Bahset
Karslı’nın Toplumsal Birlikteliklerde Öncelikler: Kabullenme ve Dışlamanın
Sosyo-Psikolojik Temelleri başlıklı makalesinden yararlandım. Ona da
teşekkürlerimi sunuyorum.
Yaşadığımız pandemi sürecinde, “sosyal mesafe” yerine “fiziksel mesafe” ya da sadece “mesafe” denilmesi gerektiğini yazan gazeteciler, sosyologlar ve psikologların var olduğunu yazım için araştırma yaparken gördüm. Halkın geneli onların yazılarını okuyup, açıklamalarını dinlemedikleri için kendilerine başta Sağlık Bakanımız tarafından kullanmaları söylenen ve yazılı ve de görsel basın aracılığı ile yinelenen “sosyal mesafe” tamlamasını kullanmaya halen devam ediyor. Dilerim benim bu yazım, okuyanlarda bu konuda, hem anlam hem de kullanım açısından bir farkındalık oluşturulmasına naçizane bir katkı yapar.
Merve ERTEKİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder